Cumartesi, Mayıs 31, 2014

Claire Messud - Üç Oda Bir Yalnızlık (Yorum)


Orjinal Adı: The Woman Upstairs
GoodReads Puanı: 3.34
Türkçe Yayın: Martı Yayınları
Sayfa Sayısı: 384
Çeviri: Derya Engin

Yorumum:

Martı yayınlarından çıkan ve okuma için gönderilen bu ilginç kitap biteli çok oldu aslında ama hala yorum yapamadım. 

Nora 37 yaşında bir ilkokul öğretmeni. İçinde bir sanatçı yatsa da bu mesleği yapmayarak, biraz da ailesinin yönlendirmesiyle öğretmen olmuş, bekar ve çok fazla arkadaşı olmayan biri. Annesi vefat etmiş, babasından ayrı yaşayan ve kardeşiyle çok görüşmeyen ayrıca. Hatta öyle ki okurken kardeşi gerçekten var mı emin olamadım. 
Nora bir gün markette gördüğü ve yakınlık hissettiği bir çocuğun kendi öğrencisi olduğunu görüyor. Nasıl desem, ilk görüşte aşk gibi çocuğa başka bir sevgi besliyor ve onunla ayrıca ilgileniyor. Reza isimli bu çocukla ilgilenirken önce annesi Sirena daha sonra babası Skandar ile tanışıyor ve yavaş yavaş ailelerine dahil oluyor. Öyle ki bazı akşamlar Reza'ya bakıcılık bile yapıyor. Tabi bundan önce Sirena da sanatçı olduğundan bir yer tutarak çalışmalarında bu stüdyoyu kullanmaya başlıyorlar. 
Bir şekilde aileye dahil oluyor anlayacağınız. 

Kitabın çokta sevdiğim bir tarzda olduğunu söyleyemeceğim maalesef. Yarısına kadar yine biraz okudum ama sonrasında açıkçası atladım. Nora fazla içine dönük bir karakter. Güzel bir konusu var aslında ama yazar Nora'nın iç dünyasına ve düşüncelerine daha çok yer vermiş. Belki de ben okuyacak modumda değildim, bilemiyorum. 

Sonuç olarak ortalama bulduğum bir kitap oldu. Yazarın değişik bir kalemi var, ha deyince okunmuyor. Ayrıca çevirisi de akıcı. 

Puanım: 10/5

* * *

Hayatı boyunca başarılı bir sanatçı ve anne olmanın hayalini kuran Nora amaçlarını gerçekleştirmek yerine "Üst Kattaki Kadın" ve güvenilir bir insan olarak yaşamına devam etmiş bir ilkokul öğretmenidir, fakat yeni öğrencisi Reza ile onun ebeveynlerini tanıdığı andan itibaren kendini, inançlarını ve benliğini sorgulatan bir varoluş karmaşasının içinde bulur.

Claire Messud'un içtenlikle ve yürek yakan bir üslupla kaleme aldığı Üç Oda Bir Yalnızlık'ta kendinden öte bir dünyaya dahil olmayı arzulayan yalnız bir kadının sürükleyici itiraflarına şahit olacaksınız.


Pazartesi, Mayıs 26, 2014

L. J. Smith - Gece Dünyası, No. 1: Gizli Vampir, Karanlığın Kızları, Büyülü Aşk (Yorum)


Orjinal Adı: Night World, No. 1
Seri Bilgisi: Night World #1-3
GoodReads Puanı: 4.01
Türkçe Yayın: Artemis Yayınları
Sayfa Sayısı: 696
Çeviri: Uğur Mehter

Yorumum:

Vampir Günlüklerini izlememe rağmen, L. J. Smith hiç okumamıştım. Gece Dünyası ile başlangıcı yapmış olayım :D

Kitap 3 hikayeden oluşuyor. Başlarken ortalama 200-250 sayfa tutan bu hikayeleri acaba ısınabilir miyim diye endişem olmuştu. Bu açıdan gayet başarılıydı. 

İlk hikayede ölümcül bir hastalığa yakalanan Poppy'yi konu alıyor. Güzel bir başlangıç hikayesi. Poppy, ikiz kardeşi Philip ve en yakın arkadaşı James etrafında dönüyor. Poppy hastalanınca en yakın arkadaşı Gece Dünyası yaşayanı James müdahale etmeden duramıyor. O arada erkek kardeşi Phillip de bir şekilde olaylara karışıyor. 

Okurken dikkat edilmesi gereken yerler var bence. Karakterler birbirleriyle az buçuk bağlantılı. İlk hikayede geçen Ash 2. hikayede, kuzenler de 3. hikayede geçiyor. Ash çok sorun olmuyor ama kuzenleri sonradan farkettim ben (:

İkinci hikayede Ash ve kardeşlerini konu alıyor. Ash'in 3 kız kardeşi evden kaçınca peşine düşme işi abilerine kalıyor. Bu sırada teyzeleri ile ilgili durumlar olunca işler biraz sarpa sarıyor. Ama sonuçta hem Ash hem de kızlardan biri aşkı buluyor (: 

İlk kitapta Ash'e gıcık olduğum için onun o hallerini okumak acayip zevkliydi :D Oh olsun sana Ash!

3. hikayede dediğim gibi kuzenler var. İlk iki hikayede karakterler vampirken, kızlarımız cadı. Tabi ki Gece Dünyası kuralları onlar içinde geçerli. Bir insana aşık olamazlar. Eh kızlardan biri bu kuralı ihlal edince birazcık sorunlar ortaya çıkıyor :D

Yer yer sıkılsam da güzel bir kitaptı bence. Kalınlık biraz yorabiliyor tabi ki. İlk hikaye çok hoşuma gitmişken 3 en az hoşuma giden oldu. 

Bir de kitabın sonunda 2. kitaptan iki bölüm verilmiş ve yakında diye not düşülmüş. Kitap 2011 de çıkmış acaba o yakın zaman bu yüzyıl içinde olur mu çok merak ediyorum :D

Puanım:

* * *

Vampirler, kurtadamlar, cadılar. Biz farkında olmasak da hepsi aramızda yaşıyor. Ve onların gizli topluluğu Gece Dünyasının çok sıkı kanunları var. Bir insana aşık olmaksa Gece Dünyasının bütün kanunlarını çiğnemek anlamına geliyor.

Gizli Vampirde, Poppy, o yazın sonsuza kadar süreceğini düşünüyor. Ölümcül bir hastalığa yakalandığı teşhis edildiğindeyse tek kurtuluş umudu arkadaşı ve gizli aşkı James. Bu dünyadan olamayacak kadar yakışıklı James, Poppyyi ölümsüzleştirebilirdi. Ama önce Gece Dünyasının sıkı kanunları karşısında, birçok şeyi göze almak zorundalar.
Karanlığın Kızlarında, Gece Dünyasından kaçan üç kız kardeş, ıssız evlerini terk edip insanların arasında yaşamaya karar veriyor. Ağabeyleri Ash, onları geri götürmekle görevliyse de, kardeşlerinin güzel arkadaşına aşık olduğunda her şey 
bir anda altüst oluyor.
İki cadı kuzen, okul aşkları için savaşıyor. 
Kara büyü ile beyaz büyünün savaşıysa Büyülü Aşkta.

H. M. Ward - Yaralı (Yorum)


Orjinal Adı: Damaged 
Seri Bilgisi: Damaged #1
GoodReads Puanı: 3.95
Türkçe Yayın: Aspendos Yayınevi 
Sayfa Sayısı: 240
Çeviri: Murat Can Buluz

Yorumum:

Blogda Aspendos kitapları yorumlamayacağımı daha önce belirtmiştim. Ancak bu kitabı okuyup olumsuz yorumlar getirince arkadaşım yaz alacakların başı yanmasın en azından dediğinden yazmaya karar verdim.

Yazacağım dediğime bakmayın aslında çok uzun diyecek sözüm yok. Zaten beğenmediğimi anlamışsınızdır. Beğenmemek bile az kalır. Böyle saçma sapan kitaplara gıcık oluyorum. Konu vasat, yazarın anlatımı afedersiniz ama kazık gibi duygusuz, yazım şekli sıkıcı kısa ilk okul cümlelerinden oluşuyor, çeviri deseniz Allahlık.

Koca kitapta tek hoşuma giden Peter'ın bazı davranışları oldu. Ama sorsanız bunlar ne ara aşık oldu, hatta birbirleri için vazgeçilmez oldu, inanın bilmiyorum. Bir dakika önce birbirlerinden uzak duruyorlardı bir dakika sonra ben seni iyi tanıyorum, sensiz olamam bla bla. İnandırıcılıktan o kadar uzak ki pes dedim.

Başlamadan önce bir yorumda Sam ve Dean isimlerini görmüştüm. Yani resmen kasıt arıyorum bu isimleri kullanmasında. Üstelik iki pislik, nalet insanda kullanmış.  Bu kadar göze sokmasaydı bari ya. Oradan da ayrıca eksi aldı.

Çeviri kötü. Tutulur yanı yok. Âdetaa diye bir kelime duymadım mesela. Onu geçtim delete kelimesini bile dip not düşmüşler. Pes dedim. Delete yahu bu bilgisayar kullanmayı bilip bunu bilmeyen var mıdır? 

Bu yayından umarım ki güzel bir kitaba rastlayacağım. Hiç olmadı güzel bir çeviri ve edisyonda iş görür. En azından o zaman yazar batırmış dersin. Ama burada iş de baştan savma.

Puanım:


Pazar, Mayıs 25, 2014

RKBT 5. Gün || RaShelle Workman "Sürgün" || Cast Çalışması

Turumuzun son gününde, eğlenerek yaptığımız Cast çalışmasıyla karşınızdayım :D
Bazen zorlansam da en sevdiğim başlıklardan biri bu. Tur arkadaşlarımızla beyin fırtınası yapmak çok zevkli :D

"Venüs"

Carania prensesi olan Venüs dönüşümünü tamamlamadan önce Gri saç ve göz rengine sahip. Dünyaya seyahetinden sonra sarı saç ve mavi gözlere sahip oluyor. Aslında tonları çok değişik ama onlar kitapta :D



"Zaren"

Venüs'ün özel koruması, siyah saçlı ve yeşil gözlü taş gibi bir abimiz :D




"Michael"

Venüs'ün hayatının merkezine dan diye oturan, siyah saçlı ve kahverengi gözlü delikanlımız :D 



"Chev (Cheverly)"

Michael'in buz mavisi gözleri ve siyah saçlarıyla güzel (eski) sevgilisi



"Vinny (Dervinias)"

Venüs'ün yanında kaldığı sarışın ve gri gözlü yakışıklı uzaylı.



"Amberlee"

Venüs'ün kızkardeşi




Bizim çoğunlukla benim için filmi çekilse kadro bu olurdu :D Evet, evet azıcık inisiyatif kullanmış olabilirim :D Ama ne yapayım hepsine Ba-yıl-dım bence cuk oturdular :D

Cumartesi, Mayıs 24, 2014

RKBT 4. Gün || RaShelle Workman "Sürgün" || Yorum ve Çekiliş


Orjinal Adı: Exiled
Seri Bilgisi: Immortal Essence #1
GoodReads Puanı: 3.59
Türkçe Yayın: Elf Yayınları
Sayfa Sayısı: 397
Çeviri: Aksu Çarkçı

Yorumum:

Kısa bir aradan sonra "Sürgün" kitabı ile turlara dönüş yapmış bulunuyorum. Hem de değişik ve merak uyandırıcı bi kitapla.

Öncelikle kısaca konusunda bahsedeyim. Kelari gezegeninin prensesi Venüs'ün hikayesini konu alıyor Sürgün. Venüs, doğum gününde bir saldırıya uğruyor ve gözlerini açtığında kendini dünyada buluyor. Henüz ölümsüz olmadığı için dünyada bulunması çok tehlikeli, vücudu uzun süre burada kalmaya dayanamaz. Geriye de dönemiyor ama çünkü gezegeninde ihanetle suçlanıyor. Bu durumdayken bizim dilimizde dersem muhafızı Zaren, Tanrılara yalvarıyor ve onlar da Venüs'e bir görev veriyor. Bu görevi tamamlayabilirse gezegenine geri dönebilecek. Ama tabi ki hadi yapalım diyebileceği kolay bir görev değil. 

Görevini tamamlama amacıyla, çok uzun süredir dünyada bulunan diğer uzaylı Vinny'nin yanında kalmaya başlıyorlar. Bedeni her geçen gün dünyada kaldığı dakikalara isyan ederken, zorlu görevi için uğraşıyor kızımız.

Konusu çok ilgi çekici bence. Okumadan önce çok incelememiştim ama tanıtım yazısını görünce değişik bir kitapla karşı karşıya olduğumuzu tahmin ettim. Yazarın daha önce Uyuyan Güller kitabı çıkmıştı, Çiğdem o kitabı sevdiğinden baya olumlu başladım. İlk kısım gerçekten de öyle oldu, kitap oldukça değişik. Kendi içinde bir dünya yaratmış yazar nasıl olmasın ki? O kadar çok terim vardı ki hayal gücünün sınırlarını zorlamış yazarımız. Ama işte ikinci kısım da bir problem vardı. 

Okurken sıkmayan kitap duygu açısından biraz eksikti bence. Başından sonuna kadar. Yani uzaylı olduklarından mı bilmem çok duygusuz karakterlerdi. Venüs deseniz beni hafiften sinir etti. Hava değişimi mi çarptı bilemiyorum ama davranışları çok battı bana. 

Ve bence kitabın en büyük sıkıntısı redaksiyonu. Çeviriye pek bir şey diyemiyorum belli yazarın tarzı bu. Yani soğuk bir anlatımı var. Ama çeviriden sonra okunmamış gibi bir durum vardı. İkilemeler arasında virgül mü istersiniz yoksa çok bariz kelime hataları mı? Hele ki benim kadar noktasına virgülüne dikkat eden biriyseniz, kafanıza balyozla vurulması gibi bir durum bu. Keşke o da yerli yerinde olsaydı. 
Ve kapağa da değinmemek olmaz. Orijinal kapaklardan biri çok sevdim, diğer kapağı da çok beğendim. Hatta en sevdiğim tur afişi çalışmalarımdan biri oldu. 
Sonu da merak ettiren bir yerde kaldı. Bekle dur şimdi :D Umarım yayınevimiz hızlı çıkartır :D

Yarın cast çalışmamda görüşmek üzere (:

Puanım:


* * *

Çekiliş

a Rafflecopter giveaway

Çarşamba, Mayıs 14, 2014

#SOMA




Onca can yitip gitmişken diyecek söz yok, hepsi boğazda düğümlü duruyor.

The Reading Lady ve Yorumbaz blogları, Bloggerları Soma için desteğe çağırmış. Yazının detayları için lütfen tıklayın. 






Salı, Mayıs 06, 2014

Rachel Gibson - Papatya Falı (Yorum)


Orjinal Adı: Daisy's Back In Town 
Seri Bilgisi: Lovett, Texas #1
GoodReads Puanı: 3.76
Türkçe Yayın: Nemesis Kitap
Sayfa Sayısı: 336
Çeviri: Gamze Tokgöz

Yorumum:

Rachel Gibson kitaplarının çıkış hızındaki ilerleme çok takdire şayan. Özellikle son kitabı "Adı Aşk Olmalı" kitabını beğenmediğim için bu kitap ilaç gibi geldi.

Daisy 15 yıl sonra yaşadığı kasabaya geri dönüyor. Eşi Steven öldükten sonra yıllarca sakladıkları sırrı açıklamanın zamanı geldiğine karar veriyor. Ancak bu sırrı söyleyeceği çocukluk aşkı Jack buna bir türlü müsade etmiyor. Jack yıllar önce sevdiği kadının en yakın arkadaşıyla evlenmesini unutmamış ve doğal olarakta her fırsatta kinini kusuyor.

Gibson'un en iyi kitabı değildi belki ama okuması oldukça eğlenceliydi. Başta da dediğim gibi bir önceki kitabı cidden sevmemiştim. Bu özellikle ondan sonra çok iyi geldi. Daisy ve Jack sevimli karakterler. Aynı zaman ikisinin kardeşleri, Daisy'nin annesi ve Nathan da eklenince güzel diyaloglar ortaya çıkmış. Özellikle Jack ve Nathan arasında bir konuşma vardı ki koptum :D

Kitabın diğer güzel yanı da seri olması :D Daisy'nin boşanmak üzere ve hafif psikopata bağlayan kardeşi Lily ile devam eden seri 4 kitaptan oluşuyor. Daha çok Rachel demek bu yaşasın :D

Kitabı sevdiğimi 1 günde bitirmemden de anlayabilirsiniz (: Mükemmel değildi ama okuması çok zevkliydi. Çeviri de biraz problemler vardı ama yayıncının Nemesis olduğu düşünülürse buna da şükür Yarebbim :P

Puanım:


* * *

Daisy, yüksek topuklu ayakkabılarının bir daha Lovett kasabasının tozuna bulanmayacağına dair kendine söz vermişti. Ama hayat işte Geri dönmek zorunda kalacağını kim bilebilirdi ki

Üstelik her şey bıraktığı gibi duruyordu. Kız kardeşi hâlâ biraz çılgındı. Annesi bahçesini pembe plastik flamingolarla dekore etmeye devam ediyordu. Yıllar önce buruk bir hikâye olarak ardında bıraktığı Jackson ise hâlâ eski günlerdeki gibi çekiciydi. Daisynin, ona mutlaka anlatması gereken bir şey vardı; bir sır Yıllarca sakladığı ve artık sonuna geldiği için mutlaka açıklamak istediği bir sır. 

Jackson ise durmadan karşısına çıkan Daisynin onu takip ettiğini düşünmeye başlamıştı. Ondan uzak durmaya kararlıydı. Aynı hatayı tekrar yapmayacaktı; yapmayacaktı; yapmazdı, değil mi?!

Jennifer Weiner - Kardeşler Arasında (Yorum)


Orjinal Adı: In Her Shoes
GoodReads Puanı: 3.73
Türkçe Yayın: İnkılap Kitabevi 
Sayfa Sayısı: 511
Çeviri: Mehmet Gürsel

Yorumum:

Bahar Şenliğinde film-kitap kategorisi için okudum bu kitabı. Yazar uzun zamandır aklımda aslında ama bu tarz kitaplara çok yakın olmadığımdan hep uzak durmuştum. Hafif bir pişmanlığım var :(

Rose ve Maggie adlı iki kız kardeşin hikayesini anlatıyor. Rose 30 yaşında hafif kilolu avukatlık yapan ve kardeşine nazaran hiç dikkat çekmeyen biri. Maggie ise ablasının aksine çok güzel, kendine bakan ve bu güzelliğinin farkında olan biri. İki kız küçükken annelerini kaybetmiş, babaları yeniden evlenmiş ve üvey annelerinden hiç hoşlanmıyor. Bu tarz sorunları da onları farklı şekillerde etkilemiş işte. Rose kendini yemeye verirken Maggie üniversiteye gitmeyip oradan oraya savrulmuş.

Benim de bir kız kardeşim olduğundan olaya biraz daha farklı yaklaştım. Her şeyde acaba kardeşim bana bunu yapsa ne olurdu dedim. Ve kitabın en azından yarısına kadar Maggie elimde kalırdı diye de düşündüm. Yok arkadaş böyle biri. Resmen ablasını sömüren, bir en sonda bir kardeşin değil kardeşine arkadaşına yapmaması gereken şeyleri yapıyor. Hoş ben Rose'a kızdım ama en azından o olayda gerekli tepkiyi vererek takdirimi kazandı. Yani onda da sessiz kalsa sanırım kitabı bırakırdım.

Tahmin edeceğiniz gibi yarısından sonra daha güzelleşti kitap. Kızların küçüklüklerinden beri görmedikleri anneanneleri var bir de. Onu anlatırken yarısından sonra dahil olmaya da başlıyor. Maggie de değişmeye başlıyor yavaş yavaş. En azından inandırıcı bir şekilde. Sonuçta ablasına kazığını unutmadım ama değiştiğine inandım. Yarısından sonrası su gibi aktı zaten. İlk yarı gibi gitse çok düşük bir puan alacaktı.

Filme gelirsek. O ne dandik bir filmdi ya. Kitabın en önemli kısmı olan üniversiteyi kesmelerine hayret ettim. Yani Maggie asıl orada değişmeye başlamıştı. Filmde onu göstermediler ve tüm inandırıcılığı öldü. Büyükannesinin çoğu  yerini de kesmişler. Kalmış sana film düdük kadar bir şey ki ona rağmen 2 saatti. Hakkından gelemiyoruzsunuz film yapmayın kardeşim şu kitapları. İyi ki önce filmi izlememişim hayatta okumazdım kitabı :D

Yazarın diğer kitaplarını da okumayı düşündüğüme göre beğenmişim demek ki kitabı :D

Puanım: 

* * *

Rose Feller, otuz yaşında, gizli gizli aşk kitapları okumayı seven, mesleğinde başarılı bir avukattır. Her pazartesi diyete başlamak için kendi kendine söz verir ve gözlüklerini sıyırıp, gözlerini kendinisen dikerek ne kadar güzel olduğunu söyleyecek bir erkeğin hayalini kurar. Bir diğer büyük hayali, hayatı alt üst olmuş kız kardeşinin kendine çekidüzen vermesidir. 

Kızkardeşi Maggie Feller, yirmi sekiz yaşında, sürekli iş değiştiren, muhteşem güzellikte bir kızdır. Bir müzik grubunda arka vokal yapmaktadır. Paraya ve üne kavuşma hayallerini Will Smith'in video klibinde göründükten sonra bile gerçekleştirememiş, ablasını da cilt bakımı yaptırması için bir türlü ikna edememiştir. 

Birbirleriyle aynı ayak numarasına sahip bu iki kız kardeş, bir çocukluk trajedisini paylaşacak, aileleri ile ilgili gerçeğin bildiklerinden çok farklı olduğunu anlayacaklardır.

Pazar, Mayıs 04, 2014

Bahar Okuma Şenliği: Kitap İklimi'nin Bitirdikleri



Şenliğin değerlendirme tarihi biraz ileri alınınca bende tüm kitapları okuyuverdim :D Aslında bazılarının sayfa sayısından memnun değilim ama onları da şenlik bitmeden değiştirmeyi düşünüyorum. Özellikle son şık en az dediği için en fazla yapabildiğimi yapacağım :D Bu sefer inat ettim sayfa sayım da yüksek olacak :D

* * *

1. Tavsiyelerine güvendiği birinin önerdiği bir kitap.
Annette Blair / Mutfak Cadısı / 406 / İstiklal Kitabevi Yayınları / 10 Puan

2. Bir şiir kitabı.
Orhan Veli Kanık / Bütün Şiirleri / 247 / Yapı Kredi Yayınları / 15 Puan

3. Herhangi bir edebiyat ödülü kazanmış bir kitap.
Cassandra Clare / Mekanik Prens / 600 / Artemis Yayınları / 15 Puan
(Ki aslında 600'den bile fazlaydı)
Teen Buckeye Book Award Nominee (2012), Children's Choice Book Award Nominee for Teen Choice Book of the Year (2012)

4. Bir öykü kitabı.
Sunay Akın / Geyikli Park / 254 / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 15 Puan
264 yazıyor ama benim kitabım 254 sayfa. Kitap elinde olan varsa hayrına baksın lütfen :D

5. Adında bir çiçek adı olan veya "çiçek" sözcüğü geçen bir kitap.
Leila Meacham / Güller / 720 / Pegasus Yayınları / 20 Puan

6. Şimdiye kadar hiç bir kitabını okumadığı bir kadın yazardan bir kitap. 
Anne Dayton & May Vanderbilt / Hiç Ayrılmayalım / 312 / Epsilon Yayıncılık / 20 Puan

7. İlk kitabı 2010 yılında veya daha sonrası yıllarda çıkmış bir yazardan bir kitap.
Jane Casey / Ölümün Soğuk Sesi / 520 / Olimpos Yayınları / 20 Puan

8. Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyen.
Jennifer Weiner / Kardeşler Arasında / 511 / İnkılap kitabevi / 20 Puan

9. Kütüphanesinde en uzun süredir okunmayı bekleyen o kitap.
Karen Rose / Bana Aitsin / 528 / Kanes Yayınları / 20 Puan

10. Kendisi doğmadan en az 100 yıl önce yazılmış bir kitap.
Charlotte Brontë / Jane Eyre / 888 / İnkılâp Kitabevi / 25 Puan

11. Rus edebiyatından bir kitap.
Şolohov / Don Hikâyeleri / 320 / Sentez Yayıncılık / 25 Puan

12. Aynı yazardan en az 1.200 sayfa kitap.
Nora Roberts / Ölüm Yargısı (392), Hain Ölüm (384), Baştan Çıkaran Ölüm (392), Alacakaranlık (224) / Epsilon ve Harlequin Yayınları / 45 Puan

Toplam Puan: 250
Toplam Sayfa Sayısı: 6698

Bahar Okuma Şenliği: Üşengeç Yorumcu'nun Bitirdikleri


Hesabım herkese açık mı bilmiyorum ama GoodReads hesabım.


1. Tavsiyelerine güvendiği birinin önerdiği bir kitap.
Barbara Erskine / Savaşçı Prenses / 648 / Epsilon Yayınevi / 10 Puan


2.  Bir şiir kitabı.
Murathan Mungan / Yaz Geçer / 89 / Metis Yayıncılık / 15 Puan



3. Herhangi bir edebiyat ödülü kazanmış bir kitap.
Suzanne Brockmann / Adsız Kahraman / 453 / Epsilon Yayınevi / 15 Puan
Ödül: All About Romance (AAR) Annual Reader Poll for Most Hanky Read (2001)



5. Adında bir çiçek adı olan veya "çiçek" sözcüğü geçen bir kitap.

Rachel Gibson / Papatya Falı / 336 / Nemesis Kitap / 20 Puan


6. Şimdiye kadar hiç bir kitabını okumadığı bir kadın yazardan bir kitap.

Katie McGarry / Sınırları Zorlamak / 416 / Aspendos Yayınları / 20 Puan


7. İlk kitabı 2010 yılında veya daha sonrası yıllarda çıkmış bir yazardan bir kitap.
Kristen Proby / Kaç Benimle / 392 / Aspendos Yayınları / 20 Puan



8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere (En az 200 sayfa).
Kerstin Gier / Yakut Kırmızı / 352 / Pegasus Yayınları / 20 Puan



9. Kütüphanesinde en uzun süredir okunmayı bekleyen o kitap.

Elizabeth Haynes / Işığı Ararken / 510 / Feniks Kitap / 20 Puan


12. Kategori (45 puan): Aynı yazardan en az 1.200 sayfa kitap.

Julie Garwood /  Aşk Seni de Vurur (392), Fidye (544), Yazgı (424), Sır (478), Kadere İnanır Mısın? (446) / Epsilon Yayınevi / 45 Puan


Toplam Puan: 185
Toplam Sayfa Sayısı: 5480


Cumartesi, Mayıs 03, 2014

Kitaplarda Sevmediğim 5 Şey


Vampirellanın GüncesiTKKB - BookowskiOkumak İçin DoğdumFan Boyun GünlüğüKutsal Yorumcu ve bendeniz yeni bir etkinlikle karşınızdayız. Kitapları çok severim tamam ama sevmediğim yanları da var. 

Benim top 5'im bu şekilde. Daha da var ama neyse şimdilik kendimi bu kadarla sınırlıyorum. Hayırrr yazmayacağım başka sus iç sesim :P

Diğerlerini okumak için ziyaret etmeyi unutmayın. Daha da önemlisi siz de bize katılın (:

Katılımcımız Febris'in Günlüğü'nün yazısını okumak için tıklayın (:

* * *

1. Hikayeye giriş.
Bazı kitaplar var ki öyle bir giriş yapıyor ki sanki biz öncesini biliyormuşuz gibi. Bazen önden bir novella çıkmış oluyor ama o kitaplar onca dile çevriliyor, onları okuyabileceğimizi nereden çıkarıyorlar ki. Her şeyi okuyucu biliyormuş gibi anlatıp 100-150 sayfa sonra değinen kitaplara cidden sinir oluyorum.

2. Aşk üçgenleri-beşgenleri.
Bence bu bir çok kişinin sorunu. Zaten YA dedikleri çeşitte bol bol. O yüzden onları pek okuyamıyorum. En komiği de bu kızlara kimse bakmaz bakmaz kitaba bir başlarlar başrolden tut en az geçen karaktere kadar kıza aşık olurlar. Çok mantıksız. 
YA dışında Ateşböceği Yolu da var aklıma gelen. Johny Tully'ye aşık, Kate Johny'ye aşık. Johny ve Kate evleniyorlar ama Kate kocasının hala Tully aşık olduğunu düşünüyor Tully desen kendinden başkasını sevmiyor. Öyle dandik bir aşk durumları vardı işte.

3. Uzun seriler.
Yahu şu serileri 4-5 kitap yasanıza. Ne demeye buradan köye yol yapıyorsunuz. Hadi farklı karakterleri anlıyorum, hikaye değişiyor ama ya aynı karakterler. Anita mesela. Okumak için toplayayım diyorum al al bitmiyor kardeşim. Ya da Kedicik. Son kitapları okumadım mesela. 4'de kalsa çok hoş olurdu bence.

4. Saftirik kızlar. 
Aslında beni tanıyanlar bu maddeyi üste koyacağımı düşünmüştür bence. Cidden saf salak kızlara tahammülüm yoktur. Mesela Whitney. Hiç hazzetmiyorum.

5. Kendileri de uzun olan kitaplar. 
Bazı kitaplar var ki, sanki yazar bir daha kitap yazmayacak, ne var ne yok yazayım diyor. Öyle uzunnn bir de sıkıcı. Oku oku bitmiyor kardeşim ya. Her şeyi bir kitaba sığdırmak zorunda değilsiniz kardeş, ıkınmayın yahu bu kadar.

Minicik bir not: Yazıları aynı zamanda giriyoruz, kopya da çekemiyorum yahu. Şimdi kimbilir onlarda görüp de "tüh be bunu nasıl unuttum" diyeceğim kaç madde çıkacak bakalım :D