Cumartesi, Kasım 30, 2013

RKBT 2. Gün || Lena Diaz "Ölüm Falı" || Alıntılar


Bugün ufak bir değişikle Alıntıları böyle yapmaya karar verdim. Hep resim ekliyoruz değişiklik iyi gelir değil mi :D
Umarım beğenirsiniz...




















Cuma, Kasım 29, 2013

RKBT 1. Gün || Lena Diaz "Ölüm Falı" || Yorum ve Çekiliş


Orjinal Adı: He Kills Me, He Kills Me Not
Seri Bilgisi: The Deadly Games Series #1
GoodReads Puanı: 4.14
Türkçe Yayın: Eksik Parça Yayınları
Sayfa Sayısı: 352
Çevirmen: Cem Yurttaş


Yorumum:

Polisiye romanları özellikle aşkla harmanladığında ne kadar çok sevdiğimden bahsetmiş miydim? Evet, seviyorum hatta bayılıyorum. İşte Diaz da tam tamamına bu özellikleri barındıran Ölüm Falı kitabıyla takip edeceğim yazarlar arasına giriş yaptı.

4 yıl önce katilin elinden kurtulan bir kadın, Amanda...
Olaylardaki benzerlikler dolayısyla kurtulan tek kurbanın yardımını isteyen polis Şefi Logan...
Kendi pişmanlıklarında kaybolmuş iki ruh ve onların yollarını kesiştirerek ölüm falı oynayan bir katil...
Ve tabi ki elimden bırakamadan okuduğum bir hikaye.

İtiraf etmeliyim ki bu tarzı seven biri olarak bu kadar beğeneceğini tahmin etmemiştim. Sevdiğim için bolca okuyorum ister istemez seçicilik yapmaya başladım. Ama gördüm ki hepsi yersiz endişelermiş. Lena Diaz en az okuduğum o isimler kadar mükemmeldi. Gerek dili gerek anlatımıyla beni rahatlıkla avucuna aldı. Çeviri de bir iki küçük hata dışında çok iyi olunca satırların arasında kaybolmamak mümkün değildi. Öyle ki bu türde hiç okumayan-okuyamayan tur arkadaşım bile hayran kaldı (:

Yer yer heyecanımın tavan yapmasından sayfaları sabırsızlıkla çevirdim. Amanda'nın korkusunu, Logan'ın pişmanlıklarını içimde hissettim. Bu da yazarın başarısı bence. Tam tamına hayatla bağımı kopartıp hikayenin içine çekti beni.

Şimdi sırada Logan'ın kardeşi Madison ve FBI ajanımız (şahsen ilk kitapta çok hoşlandım kendisinden) Pierce Buchanan'ın hikayesi var. Nasıl sabredeceğim bilmiyorum. Allah'tan çok beklemeyeceğimizin duyumlarını aldım. Eh o zamana kadar elimizdeki tadımlıkla idare edeceğiz. Hangi tadımlık mı? O da turumuzun sürprizi olsun :D


Puanım:

Eksik yayınlarına tura katkısı ama her şeyden çok bu güzel kitap için çok teşekkürler. 



* * *

Katil, önündeki savunmasız kadının karnına oturdu, elinde bir gül vardı. Gülün güzel parfümü, kanın metalik kokusuna karışıp etrafa tuhaf bir esinti gibi yayılıyordu. Gövdeden bir diken kopardı. “Beni öldürecek.” Bir tane daha kopardı. “Beni öldürmeyecek. Her dikeni koparıp tek tek kan bulaşmış karnına düşürdükçe çocukluk tekerlemesinin hastalıklı uyarlamasını sürdürdü. Tek diken kaldığında, siyah pis gözleri parladı. Zalim dudakları keyifle gülümsedi. Katil aramızda bir yerde…

* * *



a Rafflecopter giveaway

* * *


İndirim Olur da Kaçar mı (:


Dün yani Perşembe günü doğum günümdü. Haftasonu verdiğim siparişimde sanki ona hazırlık gibi Çarşamba günü elime ulaştı. Kendi kendime hediyem oldu bunlarda :D Gerçi Baya ucuz oldular ama hediyenin pahalısı ucuzu olmaz hele kitapsa :D

UcuzKitapAl sitesinde her zaman ucuz kitaplara rastlıyorum. Ama bu sefer bazı yayınevleriyle anlaşmışlar ve birçok kitabı "2 tl" gibi bir fiyata satmaya başlamışlar. Görünce şok oldum ya. Özellikle benim merak ettiğim bazı kitapları görünce çokta sevindim. Aşağıdaki kitapların hepsinin adedi 2 lira. Kargoyla 30 tl gibi bir şey oldu. O kadar bile değil düz hesap olsun :D Normalde fiyat yazmaktan hoşlanmam ama bu uygun fiyatları görünce sizi de haberdar etmek istedim. Link verince hesabımı verdiği için link veremiyorum ama size tavsiyem girip bir bakın (:



En güzel doğum günlerimden biri oldu ayrıca. Kutlayan ve hediye gönderen tüm arkadaşlarıma ve aileme bir kez daha teşekkürler :D

Pazar, Kasım 24, 2013

RKBT 3. Gün || Hakan Günday "Daha" || Kitap Tanıtımı: Malafa ve Az

Yayın Yılı: 2007
Yayınevi: Doğan Kitap
GoodRead Puanı: 3.74 / 5
ViKitap Puanı: 7.5 / 10

Tanıtım:

"Topaz Jewellery Center evrenin en büyük kuyumcusudur. Temeli Kapalıçarşıda, çatısı Antalyadadır. Çatının altında dört kat yatar. Her biri yedi yüz metrekaredir. Topazın penceresi yoktur. Havalandırma sistemi eşsizdir. Bina, var olmayan bir ülkenin büyükelçiliğine benzer, içine adım atıldığında Türkiyeden çıkılır. Dışarıdan Kabeye, içeriden ana rahmine benzer. Topaz, üç delikli bir kasadır. Her deliğin şifresi farklıdır. Birinci delik ana giriştir. Ön cephenin balina grisi rengindeki duvarı, hayat geçirmez camdan üretilmiş kapılar taşır. Girerken yüksek, çıkarken alçak görünmesinler diye doğu cephesinde ikizleri vardır. Topazın ikinci deliği doğu cephesindeki siyah camdan kapılardır. Binanın bağırsağına denk düşen arka cephedeyse duvarla aynı renkte tokmak taşıyan balina grisi demir bir kapı vardır. Topaza giren birinci deliği, çıkan ikincisini kullanır. Çünkü Topaza girmiş olan turistle, girecek olan turist karşılaşmamalıdır. Topazda çalışansa girip çıkmak için, duvara gömülmüş, görünmez delikten geçer. Topaz Jewellery Center, evrenin en büyük kuyusudur."


Önokuması



* * *

Yayın Yılı: 2011
Yayınevi: Doğan Kitap
GoodRead Puanı: 3.95 / 5
ViKitap Puanı: 8.3 / 10

Tanıtım:

Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... 
O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az...
Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. 

Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. 
O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.
Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.
Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. 
Senin ve benim gibi...



Önokuma




Cumartesi, Kasım 23, 2013

RKBT 2. Gün || Hakan Günday "Daha" || Yorum


GoodReads Puanı: 4.26 / 5
ViKitap Puanı: 8 / 10
Türkçe Yayın: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 420
Yazarın Diğer Kitapları: 
Kinyas ve Kayra
Zargana
Piç
Malafa
Azil 
Ziyan
Az


Yorumum:

Hakan Günday, kitaplarını takip eden ve sık sık tavsiye eden bir arkadaşımdan duyduğum bir isim. İtiraf etmeliyim ki ondan duyana kadar haberdar olduğum biri de değildi. Ama Daha kitabını okuyunca dedim ki bir şey biliyormuş ki tavsiye etmiş. 

Tek kitapla bir karar vermek doğru olur mu bilmiyorum ama yazarın dilini çok sevdim. Hatta bayıldım. Hiç tanımadığım bir yazara başlamak riskli gelir bana her zaman. Acaba yazım tarzı bana uygun mudur diye endişelenirim. Hatta Daha'nın ilk satırlarında da biraz zorlanmadım değil. Her zaman ki tarzı mıdır bu bilmiyorum ama ilk paragrafı 2-3 kez okudum. Ondan sonraki satırlarda bir açıldı ki elimden bırakamadım.

Kitap 2 bölümden oluşuyor. İlk kısımda insan kaçakçılığı ikinci kısımda kitabın kahramanı Gaza ile ilgili durumlardan bahsediyor. 
9 yaşında, annesi ölmüş, insan kaçakçılığı yapan bir babanın eline kalmış çok zeki bir çocuk Gaza. O yaşında babasının isteği üzerine çıraklıkla giriyor bu işe. İstekli değil bu işlerde ama zaman geçtikçe doğasına da alışıyor. Ya da alışmak zorunda kalıyor. Kendince bir devlet kuruyor başkanı ise kendisi. Elindeki yetmeyen hep daha fazlasını isteyen ya da çok fazla gelip elindekileri o dahalarla ne yapacağını bilemeyen kafası karışık bir çocuk. Belki biraz fazla ki sonradan patlak veriyor zaten.

İkinci kısımda kaçakçılık hayatı son bulan Gaza, liseyi bitirip üniversite hayalleri kuruyor. Kabul etmeliyim ki burada olayların daha farklı patlak vereceğini düşünürken aniden direksiyon kırıldı ve Gaza yokuş aşağı yuvarlanmaya başladı. Sonu mu? Sanırım en sonunda aradığı huzuru buldu.

İnsan kaçakçılığı, çocuk istismarı, güç, otorite... her şeyi barındıran bir kitaptı. Bazı yerler vardı ki yazarın sert anlatımına rağmen içimi dondurdu. Sert diye tabir ediyorum çünkü bahsettiğim yerleri öyle soğuk bir gerçeklikle anlatmış ki sizi çarpana kadar nereden geldiğini bile anlamıyorsunuz.

Ve ilk defa bir kitapta alıntı zorluğu yaşamadım ki düşünün ne kadar sevdim. Elimden gelse sayfalarca alıntı yazabilirdim. Kendimi dizginlediğim haliyle sonuç bu.

Çok beğendiğim kitaplarla ilgili uzun uzun yazamam derim ya yine öyle oldu. Yazarın kitaplarını okumayı hatta kütüphaneyi sıkça etmeyi düşünüyorum :D Okuyun diye şiddetle tavsiye edeceğim bir kitap "Daha."


Puanım:


Cuma, Kasım 22, 2013

Yenilikleri Severiz... Parodi Yayınları (Tanıtım)

Her kitap sever gibi son günlerde kitaplarıyla boy gösteren Parodi Yayınlarını merakla takip ediyorum. Özellikle gözüme kestirdiğim bir kaç kitabı var ki bulduğum ilk fırsatta kitaplığıma ekleyip okuyacağım. 

Yayın hayatında başarılar dilerim. Umarım bu hızları sürekli olur :D

Bu ilgi çekici kitaplara kısaca bir göz atarsak eğer;









RKBT 1. Gün || Hakan Günday "Daha" || Ön Okuma ve Çekiliş


Ön Okuma:




Tanıtım

Siz bu cümleyi okurken, bir yerlerde insanlar, ülkelerindeki savaş, açlık ve yoksulluktan kaçmak için sonu zifiri bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyor. Ancak bu hikâye o kaçak göçmenlerle değil, onları kaçıranlardan biriyle ilgili. Adı Gazâ. Babası bir insan kaçakçısı, Gazâ da onun çırağı. Henüz 9 yaşında. Yani, hayata ve insana dair, öğrenmemesi gereken ne varsa, hepsini öğrenecek yaşta.

"Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiye'dir. Hangisinden hangisini çıkarınca geriye Türkiye kalır, bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye kadar, ondan eminim. Ve biz orada yaşıyorduk. Her gün politikacıların televizyonlara çıkıp jeopolitik öneminden söz ettiği bir ülkede. Önceleri çözemezdim ne anlama geldiğini. Meğer jeopolitik önem, içi kapkaranlık ve farları fal taşı gibi otobüslerin, sırf yol üstünde diye, gecenin ortasında mola verdiği kırık dökük bir binanın ada ve parsel numaralarıyla yapılan çıkar hesapları demekmiş. 1.565 km uzunluğunda koca bir Boğaz Köprüsü anlamına geliyormuş. Ülkede yaşayanların boğazlarının içinden geçen dev bir köprü. Çıplak ayağı Doğu'da, ayakkabılı olanı Batı'da ve üzerinden yasadışı ne varsa geçip giden, yaşlı bir köprü. Kursağımızdan geçiyordu hepsi. Özellikle de, kaçak denilen insanlar… Elimizden geleni yapıyorduk... Boğazımıza takılmasınlar diye. Yutkunup gönderiyorduk hepsini. Nereye gideceklerse oraya… Sınırdan sınıra ticaret… Duvardan duvara…"

Çekiliş


a Rafflecopter giveaway


Perşembe, Kasım 21, 2013

Bunu Blogumda Paylaşabilirim. Hürriyet Benim.


Hürriyet; gündeme dair cesur bir projeyle karşımızda. TBWA\ISTANBUL'un hazırladığı proje kısa zamanda oldukça ses getirdi. Din, dil, ırk, cinsiyet ayırt etmeden bireysel özgürlükleri konu alan projenin amacı Türkiye'nin dört bir yanından insanların hürriyetlerini dile getirmeleri ve seslerini duyurmaları...

Bu proje katılımcıların kendi hürriyetlerini anlatmaları için tasarlandı, katılımcılar videolarını oluştururken ilham versin diye de bir film hazırlandı.

Hürriyet, herkesi kendi hürriyet cümlelerini yazmaya ve hürriyet şarkılarını yaratmaya davet etti. Kullanıcılar içinde kendi fotoğraflarının da olduğu hürriyet filmleri yaratabiliyor ve bu filmleri sosyal medyada dilediğince paylaşabiliyor. Ayrıca seçtikleri mesaj ve fotoğraflarından oluşan bannerı hurriyet.com.tr sayfalarında yayınlanıyor. Kısaca proje tamamıyle interaktif bir proje olarak kurgulandı. www.hurriyetbenim.com üzerinden ilham verici videoyu seyredebilir, kendi video ve bannerınızı yaratabilirsiniz.

"Hürriyet Benim" filmi, daha TV’ye çıkmadan viral olarak sosyal medyada gösterildi ve çok kısa sürede yayılarak; sosyal medyada konuşulmaya ve paylaşılmaya başlandı. Kullanıcıların katkılarıyla yapılan klipleri Twitter'dan #hürriyetbenim hashtag'iyle takip edebilirsiniz.

Ben de kendi videomu oluşturdum ve benim için hürriyetin ne demek olduğunu anlattım. İzlemek için;
http://hurriyetbenim.hurriyet.com.tr/video.aspx?k=KBFJAWSVLEM


Bir boomads advertorial içeriğidir.

Son Gözdem "Witches of East End"

Dizi sezonu açılalı çok oldu. Bu sene ilgimi çeken dizi ise çok az maalesef. Yıllardır izlediğim dizilerden bile bir süre sonra sıkılabiliyorken, yeni dizileri hemen yaftalamak doğru gelmedi. O yüzden şöyle 3-5 bölüm izleyip öyle karar veriyorum. Malumunuz kolay beğenen biri değilimdir. Mesela The Originals ve Dracula gibi dizilere herkes bayılsa da ben ancak birer bölüm izleyebildim. Daha başka da var tabi ama bunlar en ses getirenler. The Tomorrow People da çok güzel başladı ama henüz kararım netleşmedi, sıkmaya başladı sanırım :(

İşte bu yenilikler arasında en beğendiğim dizi de Witches of East End oldu. Bizim evde yeni dizileri falan hep ablam takip eder. Dizinin konusunu okuduğunda işte bunu hemen izliyoruz diye parmağımı basmıştım. Daha kitap uyarlaması olduğunu bile bilmezken. Hoş De La Cruz hiç okumadım ama olsun uyarlamalar güzeldir. Bakınız TWD. Sonuç olaraksa insanın zevkini bilmesinin ürünü olarak diziye BAYILDIM.

ÖzetMelissa de la Cruz'un aynı adlı romanından uyarlanan Witches of East End merkezinde, iki kız çocuuğu annesi olan cadı Joanna Beauchamp yer alıyor. Kızları Freya ve Ingrid'ten cadı oldukları gerçeğini gizleyen Johanna, Freya'nın nişanlanması ile birlikte gelişecek süreçte kızlarına gerçek kimliklerini yani, son derece gizli ve ölümsüz birer cadı olduklarını açıklamak zorunda kalacaktır.


Cadıları konu alan bir dizi olunca beğenmemek çok zor. Ancak The Secret Circle gibi dandik bir dizi olursa beğenmem. Hem bu dizi de yaş ortalaması da oldukça yüksek. Ergenlere dizilerde bile katlanamıyorum yahu.

Neyse efendim. Konusuna kısaca bende değineyim. Beauchamp kız kardeşler lanetli, neden olduğu konusunda hiç bir fikrim yok. Söylendiyse bile kaçırdım. Wendy sürekli ölüp dirilirken Joanna 2 kızının sürekli ölmesiyle lanetlenmiş. İlk bölümde bu ölümlerle ilgili bir parça vardı, kısa ama etkili. Çok fena, sen doğur büyüt ikisi de aynı gün ölsünler ve hiçbir şey hatırlamadan geri dönsünler.

Joanna, bu son dünyaya gelişlerinde farklı bir yol izleyerek kızları, gerçek kimliklerini yani cadı olduklarını açıklamadan büyütmüş. Tabii ki olaylar patlak verince öğreniyorlar ama adaptasyon pek de zor olmadı. Özellikle Ingrid aralarında en güçlüleri olduğu için midir bilmem her büyüyü şak diye yapıyor. Kütüphaneci olduğunu söylemiş miydim :P


Freya ise kasabanın zengin ve yakışıklı doktoruyla nişanlı bir barmen. İlk bölüm onların nişanıyla başlıyor zaten. Gelin görün ki nişanlısının kardeşi Killian o akşam teşrif ediyor ve ikisi arasında tarifi imkansız cızırdamalar oluyor. Yani Allah aşkına şu çocuk dururken Killian'a bakılır mı hiç? Adı gibi Dash (taş) mübarek :D Sarışın severim ne yapabilirim :D


Bir de ben bu kızcağıza pek üzülüyorum. Sürekli göğüslerine zoom yapmalarından yüzünden çok göğüsleri kazındı aklıma. Hatun fena da değil hani, (Channing'i tavlayacak kadar olmasa da :P) inşallah ilerleyen bölümlerde büyü hayatıyla ilgili daha çok yer alır.


Diziyi sevmemin en büyük etkeni de herkese fazlaca yer vermesi. Mesela Freya bu taş görüntüsüyle başroldür diye tahmin etmiştim ama sanırım aralarında en az görünen o oldu. Gerçi çok fena bir yerde kaldı, sahnede daha fazla görürüz ama gidişat güzel. Ne o öyle herkes bir kişinin etrafında dönsün, en iyi, en güzel o olsun. Sıkıcı. Kız kardeşi yanında daha sönük kalmasına rağmen daha olaylı bir geçmişi var. Bu arada Ingrid dizide Freya'nın yanında daha normal dursa da afişte çok güzel çıkmış. Çok güzel bir hatun.

Bu dönem en beğendiğim dizi olarak her hafta sabırsızlıkla bekliyorum. İnşallah başladığı yönde ilerler de bende bir dizinin fanı olabilirim :D (Supernatural haricinde tabi ki!) Bir kaç ekleyip yazıma son veriyor, İzlemediyseniz izleyin diyorum (:

Teyzeleri Wendy'ye bayıldım. Çatlak ama yeri geldi mi aklı başında :D


İnşallah birileri diziden sonra kitaplara el atmaya karar verir. Şöyle hızlı hızlı çıkarak bir yayınevi mesela :D