Perşembe, Ekim 31, 2013

RKBT 1. Gün || Liane Moriarty "Yeniden Başlamak İçin Güzel Bir Gün" || Ön Okuma ve Çekiliş



Yayın hayatına Yeniden Başlamak İçin Güzel Bir Gün ile adım atan Neo Kitap'ın bu ilk kitabını merak ediyorsanız buyurun ön okumasına (:



Peki kitabımızı kazanacak 2 şanslı kişiden biri olmak ister misiniz? O zaman sizi şöyle çekilişe alalım (:
(Kitap gerçekten çok güzel, katılmanızı tavsiye ederim) 


a Rafflecopter giveaway


Hatırlatma: Çekiliş kutusunda ilk çıkan 3 kutucuk zorunludur. Bunların biri dahi olmazsa kazanamazsınız maalesef. Daha sonra açılan kutucuklar ve her gün tekrarlayabileceğiniz duyurular sizin ek hak kazanmanız içindir. Tercihinize kalmıştır. Yine de şansınızı arttırmak için yapmanızı tavsiye ederim.

Çekiliş sonuçlarını RKBT facebook sayfamızda açıklıyoruz. Birçok arkadaş bloglarda açıklanmasını beklediği için sonuçları kaçırıyor. Lütfen bu tur çerçevesinde sayfada açıklanacağını not alın. Bloglarda duyurulsa bile ilk mecramız facebook sayfamızdır. 



Çarşamba, Ekim 30, 2013

KaraKedi Kitap Blogu: İlk Çekilişime Buyurmaz mısınız?

KaraKedi Kitap Blogu: İlk Çekilişime Buyurmaz mısınız?: Uzun zamandır bir çekiliş yapmayı planlıyordum. Geçen gün baktım ki blogumu açalı 9 ay olmuş. Neden bekliyorumki daha fazla değil mi? Pekal...

Salı, Ekim 29, 2013

Maya Banks - Sürgün (Yorum)






Orjinal Adı: Seduction of a Highland Lass
Seri Bilgisi: McCabe Trilogy #2
GoodReads Puanı: 4.26
Türkçe Yayın: Koridor
Sayfa Sayısı: 360
Çevirmen: Miray Çınar


(Fransız kapağına bayıldım ama ya)

Yorumum: 

Arkadaşımın isteği üzerine hiç aklımda yokken okumaya başladım. Vee çokta iyi olmuş. 

İlk kitapla ilgili çok şey hatırlamıyorum, puanımdan anladığım kadarıyla sevmişim. Zaten Sürgün'ü okurken yavaş yavaş hatırlamaya başladım. 2. kitabı daha da çok sevdim.

Kitabın en büyük özelliği karakterlerin neredeyse ilk dakikalarda aşık olmasıydı. Araya giren imkansızlıklar, çalınan geceler etkileyiciydi. Karakterler de tam sevdiğim gibiydi. Özellikle Keeley. Güçlü kadın karakteleri çok sevdiğim malum, Banks'te 2 kitaptır bunu çok güzel karşılıyor.

Konuyu değinmeyeceğim çünkü tanıtım yazısı tam anlamıyla anlatmış. Ki bu da her kitapta olan bir şey değil. 

Hele sonunda iki kez yüreğimi ağzıma getiren, gözlerimi dolduran yazara ne desem bilemiyorum. Çok, çok güzeldi. 

Yalnız şu dikkatimi çekti, biraz cesur sahneler vardı. Sanıyorum ülkemizde Nefes adıyla ilk kitabı çıkan Breathless serisinin ilk adımını burada atmış. Hoş ilk defa mide bulandırıcı sinir edici gelmedi ama olmasa da olurdu. Burada karakterlerin anlatımdaki önemini bir kez daha farkettim. Bu olayı daha kabul edilebilir yazmışlar. Yine de diyorum olmasa da olurdu küçük bir puan kırdım buradan.

Çeviri de gayet iyiydi. Gerçi benim takıldığım bir şey var ama ona kişisel tercih olduğundan dolayı değinmeyeceğim. Pire altında yorgan aramaya gerek yok :D

Son kitabı da sabırsızlıkla bekliyorum. Umarım iki kitap arasındaki kadar fark olmaz.


Puanım:

* * *

Yüzünü avuçlarının arasına alıp gözlerine hüzünle bakması boğazını düğümlemişti. "Söylediklerin o kadar güzel ve kulağa o kadar hoş geliyor ki... Kalbim hızlanıyor, ruhum okşanıyor. Ama sonra bu duyguların benim için ne kadar imkansız olduğunun farkına varıyorum. Hiç bir zaman bana ait olmayacaksın, asker. Ben de a... Bunu uzatmak bize sadece acı verir."
Sayfa 122


"Sen beni seviyorsun."
Gannon sinirlenmişti. "Böyle bir şey söylemedim."
"Hadi, kabul et. Sen beni seviyorsun."
"Özellikle şu anda seni hiç sevmiyorum."
"O zaman daha önce seviyordun."
Derin bir nefes aldı. "Artık kaleye dönmelisin."
Sayfa 276

* * *



"İskoç tarihi aşk romanlarının parlayan yıldızı."
-Monica McCarty-

Alaric McCabe doğuştan hak edilmiş topraklar için savaşan bir klanı yönetmektedir. Artık görev gereği bir evlilik yapmaya da hazırdır. Fakat komşu bir klan liderinin kızı olan Rionna McDonaldla anlaşmaya giderken yolda pusuya düşürülür ve ölümle burun buruna gelir. Mucize eseri bir Highland meleğinin yumuşak dokunuşuyla hayata döndüğünde klanına bağlılığı ve en derin arzuları da sınanmış olur.
Kendi klanından dışlanmış olan Keeley McDonald sevdiği ve güvendiği insanların ihanetine uğramıştır. Yaralı savaşçının attan düşmesiyle Keeley bu cılız ama aynı zamanda güçlü görünen bedenin etkisinden kurtulamaz, tıpkı onun gibi Alaricin de yüreğini bir alev sarmıştır. Komplo ve tehlike çemberi onlara doğru yaklaştıkça Alaricin ne kadar imkansız görünse de bir seçim yapması gerekir: Kendi kanından olanları aldatmak pahasına bu kadının aşkına inanacak mıdır? 

Cumhuriyetimiz 90 Yaşında


Cumhuriyetle aydınlanan yarınlarda nice 90 yıllara... 
Cumhuriyetimizin 90. yılı kutlu olsun. 


Cumartesi, Ekim 26, 2013

RKBT 3. Gün || James Bowen - Bob'un Dünyası || Yorum


Orjinal Adı: The World According to Bob
Seri Bilgisi: Bob The Cat #2
GoodReads Puanı: 4.50
Türkçe Yayın: Yabancı Yayınevi
Sayfa Sayısı: 248
Çevirmen: Seda Çıngay

Yorumum:

Turumuzun son gününde benim için ayrı bir yere sahip 
Bob'un Dünyası'nın yorumuyla sizlerleyim. Bu kitap bir çok yönden 
özel bir yere sahip. Hayvanları çok sevmemin yanı sıra ilk kitabı 
çok sevmiştim. Ayrıca ilk kitap Sokak Kedisi Bob blogumda 
tanıttığım ilk kitap olmakla birlikte ilk yorumladığım roman. 

İlk kitabı sevdiğimi hatırlıyorum. Ama ikinci kitaba 
bayıldım arkadaş. Adına uygun şekilde sanki Bob'a 
çok daha fazla yer vermişti Bowen. Gerçi bu anlaşılabilir, 
ilk kitap henüz tanışma aşamasıydı. 
Tanıdıktan sonra sıra maceralara geldi :D

Bob'un Dünyası'nda daha fazla macera vardı sanki. 
James'in hastalığı, işiyle yaşadığı sorunlar, 
kitap yazma süreci, bu süreçte yaşadıkları. 
Yani öyle yerler vardı ki onun kadar bende üzüldüm. 
Hatta birkaç yerde gözlerim doldu. 
(Tamam ya inkara gerek yok dolmakla kalmadı aktı da o yaşlar.)

Çevirisi tabi ki çok güzeldi ama sanki yazım açısından da 
daha başarılıydı. Elime aldıkça bırakmakta zorlandım. 
Hele her bölüm sonu bölümle ilgili eklenen resimler 
çok hoşuma gitti, ayrı bir hava vermişti. 

Bir de bu seriyi şu yönden seviyorum ki kediler 
hakkında bilmediğiniz bir çok şeyi duyuyorsunuz. 
Ben de bir hayvan severim ama açıkçası tıbbi açıdan çok araştırdım diyemem. James Bob'u sevdiğini gösterirken bu yönden de endişelerini güzel aktarmış. Bir baba edasıyla ilgileniyor onunla. Bir de bunun gerçek bir hikaye olduğunu bilince etkilenmemek elde değil. 

Ve kitabı kapattığımda söylediğim şey şu oldu: James iyi ki Bob'la karşılaşmış ve hayatı değişmiş. 




Puanım:


* * *


Sokak Kedisi Bobun macerası devam ediyor!

"Bobla tanışmadan önce dünya gözüme haşin, kalpsiz ve evet, umutsuz bir yer gibi görünürdü. Onun gözlerinden görmeyi öğrendiğim dünyaysa bambaşka bir yer. Bir zamanlar bir günü diğerinden ayıramazdım. Oysa şimdi her birini neşeyle karşılıyorum. Hayatımda hiç olmadığım kadar mutlu, sağlıklı ve başarılıyım."

Sokak Kedisi Bob ile James Bowenın tanışma hikâyesini okuduğumuz ilk kitapta yazar, hayata yeniden tutunmanın yollarını arıyordu. Yeni arkadaşı Bob ise, en yakın dostuna sadakat, güven ve mutluluktan geçen yolları gösteriyordu.

Bobun Dünyasında, birbirlerinin koruyucu meleği olan bu iki dost yine yan yana ve en tehlikeli zamanlarda bile hayatın zorluklarına göğüs germeyi başarıyorlar.

Tıpkı Sokak Kedisi Bobda olduğu gibi, Bobun Dünyasında da gözyaşlarınızı tutamayacaksınız! Unutmayın; bu sayfalarda anlatılanlar gerçek!
(Tanıtım Bülteninden)





Cuma, Ekim 25, 2013

RKBT 2. Gün || Kediler Hakkında Her Şey || Bob'un Dünyası (James Bowen)



Kedi ailesi içinde küçük yaban kedisininde bulunduğu 38 vahşi kediyi barındırır.



İronik ama kedinin evcilleşmesi vahşiliği sayesinde olmuştur.


Kedi batı dünyasındaki en popüler hayvan olarak köpeği tahtan indirmeyi başarmıştır.


Sadece birleşik devletlerde son 20 sene içerisinde ev kedilerinin sayısı 2 katına çıkmıştır.


Kedileri dikkatli bir şekilde çiftleştiren insanoğlu yaklaşık 50 cins evcil kedi yaratmıştır. Eğitilmemiş gözler için bu kedilerden bir kısmı doğanın hatası gibi görünse de, çiftleşmeler her zaman bir şampiyon yaratmak için planlanmıştır.



Amerika Birleşik Devletlerinde her gün yaklaşık 10 bin bebek ve bunun iki katından fazla yavru kedi doğmaktadır. 


Karnı iyi doğan ve yatacak yeri olan kedilerin sayısı, üremeleri kontrol altında tutulmazsa hızla artabilir. Kediler doğurgandır. 1 dişi yılda 30 yavru sahibi olabilir. Sadece 7 yıl içindeyse yavrularının da doğurduklarıyla beraber sayıları 300 bini geçebilir. 


Bu sayı artışı yavruların terkedilmesine sebep olur. Terk edilen kediler birden bire bilmedikleri bir dünya da yaşam savaşı vermek zorunda kalırlar. Ama kedinin ona atalarından miras kalan bir yeteneği vardır. O dünyanın en becerikli avcılarından biridir. Ve zorda kaldığında yemek seçmemesi kedinin başarısında önemli bir role sahiptir. 


Rakipleri karşısında kedi çoğunlukla avantaj sahibidir. Keskin tırnakları sayesinde toprakla sınırlı kalmaz. Kedi hemen hemen her zaman 4 ayak üstüne düşer. Çıtanın ki gibi esnek omurgaya sahip olan kedi saatte 45 km hızla koşabilir. Çevik vücudu kovalamaca için yaratılmıştır.




Gece kediye aittir. Kedi gece görüşü, yön bulmasına yardım eden bıyıkları, kuvvetli koku duyusu ve insanların asla algılayamacakları sesleri duyan kulaklarıyla gece avı için yaratılmış bir hayvandır. Uzaktan gelen en ufak bir ses bile avının yerini tespit edip saldırıya geçmesini sağlar. Bu yırtıcıdan kaçmayı ancak şanslı olanlar başarabilir. 


Aynı zamanda esnek omurgası bizim ancak hayalini kurabileceğimiz akrobatik hareketleri yapabilir. Olağanüstü denge hissi sayesinde hemen her zaman güvenli bir iniş yapar. 


Kedi tükürüğü zehirli sayılabilir. Diğer hayvanlar ısırıldığında enfeksiyon yüzünden hayatını kaybedebilir. 


Yapılan araştırmalara göre beyaz renkli kedilerin avlanma oranı koyu renkli kedilere göre daha düşük. Kendilerini kamufle açısından koyu renkli kediler daha avantajlı. Yine araştırmaya göre boynunda zil takılı olan ev kedilerinin avlanma oranlarında hiç bir değişiklik olmuyor. Aynı sayıda avlanma yapıyor. Aynı zamanda bir kediyi ne kadar beslerseniz besleyin farketmiyor. Karnı doyan bir kedi hemen ava çıkmaya hazırlanıyor.


Kedi hayatta kalmak üzerine tasarlanmış bir varlıktır. 

Perşembe, Ekim 24, 2013

RKBT 1. Gün || James Bowen "Bob'un Dünyası" || Yurtdışı Kapakları ve Çekiliş





RKBT Bob'un Dünyası 1. günden herkese merhaba. 
Bugün sizlere yurtdışı kapaklarını paylaşacaktım ama bir baktım anlaşmışlar gibi tüm ülkeler aynı kapağı paylaşmış. Yahu 22 dilde yayınlanmış biri bile değiştirmez mi :D 
Neyse efendim kitabı sevdiğim için bu seferlik bir şey demiyorum :P
Ben de bugün James Bowen'in facebook sayfasından aldığım bir kaç resmi paylaşmak istedim. 

Okuyucuları ile Bob'un Dünyası;


Bulgaristan kapakları ve okuyucuları;
İki kitabın baskısını da görmek açısından sevdim bu resmi (:



Portekiz kapağı ve okuyucusu;
Kedisi de pek tatlı değil mi Bob'dan tatlı olmasın :D
(1. kitap olduğunu biliyorum. 2. kitap henüz fazla ellere düşmemiş sanırım :P)



Çek Cumhuriyeti;
Bu ilk kitap sanırsam. Ama yine de hoş durmuyor mu? Özellikle ciltli olduğuna dikkat çekerim.



Japon kapağı değilmiş kendileri, Japonya'nın kedi seveler dergisiymiş. Sanırım Bob'dan esinlendiler :D




İspanyol okuyucusu (Kitaplar neden ing anlamadım ama olsun okuyucu okuyucudur);
Ablamız biraz çekimser çıkmış gibi değil mi? Bence çok iyi çıkmışsın abla hiç endişe etme :D



Almanya kapağı ve okuyucusu;
Türk kapaklarını görmedik değil hani :D
Bob'un dolaştığı yerlere, ellere baksanıza. Şanslı kerata :P



Tabi ki orjinal kapak. Buranın neresi olduğunu unuttum ama blog adresinde gördüğüm kadarıyla kitap bolca gezmiş :D 



Ve bu da kitabın farklı baskılarının bir araya getirilmiş hali.
Hepsi de ayrı ayrı güzel :D



Ve bu da gelecek yıl basılacak olan kapak. Yeni kapakla karşımızda olacak olsa da ben hala ilk kapaktan yanayım :D 
(Bob zayıflamış mı ne)




Çekilişe hala katılmadıysanız buyrun;



a Rafflecopter giveaway

2. günde görüşmek üzere

Çarşamba, Ekim 23, 2013

İğneyi Kendine... (Bir Kaç Eleştiri)



Gerek face de gerek de Bloglarda okuyucuların yorumlarını takip ediyorsanız fark etmişsinizdir aslında oldukça eleştirel kişileriz. Kitabın kapağından çevirisine, yayınevinin tutumundan yazı puntosuna kadar yapabiliyoruz bu eleştirileri. Tabi ki okuyucu olarak eleştirmek hakkımız yanlış anlaşılmasın ama bu kadar eleştiri yaparken kendimizi eleştiriyor muyuz diye çok merak etmişimdir. Özellikle birçok kişinin bir kitabı satın alıp almamasına yardımcı olan yorumlarımızı yazarken. Sosyal ortamlar rahatlığı açısından kimseye bir kısıtlama getirmiyor, görev ya da iş olmadığından içimizden ne geliyorsa yazıyoruz. Yine de bir cümle ile insanları etkileyebilecek kişiler olan yorumculara da bir kaç eleştiri getirme kararı aldım. Bunlar tamamen kişisel görüşler, muhtemelen benim de yorumlarken eleştirilecek çok yanım vardır ama olsun en azından kendi düşüncelerimi yazarak belki üstünde biraz daha düşünmeye sevk edebilirim (:


  1. Spoiler Verilmesi.                                                                                                    Sanırım bu durum diğer tüm durumları ezer geçer. Hele bazen öyle oluyor ki uyarı bile gelmeden dan diye spoileri yiyiveriyoruz. Bir de son dönem şu çıktı ki kitabın sonunu yazmak. Aklım almıyor. Yani normalde birine bir filmin sonunu falan söyleseniz sizi kesin döverler olmadı tartaklarlar, kitabın sonu içinde kural değişmemeli. Yani sonunu da yazacaksanız bir kişi alıp anlatsın tüm konuyu kimse para vermesin daha iyi. Bari şunu yapmayın lütfen ya, hadi başka şeyler neyse de. Düşünseniz olayın mantıksızlığını anlamayacaksınız zaten :D
  2. Uzunluk / Özet Tarzı Yorumlar                                                                                 Hiç unutmam orta okulda dönem ödevi denen şeyde bir kitabın özetini çıkarmıştım. Belva Plain'in yuvaya Dönüş kitabıydı hatta. Özet işinden hiç çakmadığım içinde ara ara cümleleri çizip yazıyı yazmış özet kıvamına getirmiştim. Yemin ediyorum öyle yorumlar var ki benim dönem ödevimden daha uzun. Bildiğin özet yani onu okudun mu sadece kitabın sonuna bak yeter. O 2-3 sayfalık yazıyı okuyacağıma kitabın bir bölümünü okurum diye düşünmeden edemiyorum. Vee maalesef sadece beğenip beğenmediğine bakıp o tarz yazıları es geçiyorum. Tabii faydası da var ki almayı düşünmediğim kitaplar için bu yorumlardan faydalanıyorum :D Düşünün yani ne kadar ayrıntılılar :D                       
  3. Beğenenleri ya da Beğenmeyenleri Yeren Yorumlar                                                    İnsanlar interneti daha etkin kullanmaya başladığından beri yorumlarda da aşırıya kaçma durumu başlamadı mı? Herkesin sivrilme peşinde olduğunu anlayabiliyorum ama bana kalırsa çok yersiz ve sinirlendiren hareketler bunlar. Sen, falanca yazarı okumayan kitap severim demesin, şunu okumayan polisiye severim demesin tarzı yorumlar yaparsan insanlar da sinirlenir haliyle. Bunlar gereğinden büyük, haddinden ukala yorumlar. Yine şu kitabı beğenenler neyini beğenmiş ya da beğenmeyen niye beğenmemiş tarzı yorumlar da hoş durmuyor. Tabi ki bunu soru şeklinde tutarsanız sorun değil de aşağılayıcı yorumlara geçtiniz mi okuyanların da şalterleri atar tabi ki. 
  4. Ucu Açık Bırakılan Yorumlar                                                                                    Bilmem farkettiniz mi bazen öyle yorumlar oluyor ki uzun uzun yazıyorlar ama sonuna gelince beğenmiş mi beğenmemiş mi anlayamıyorsunuz. Hele ki puanlama sistemi de yoksa! Keza karakterler hakkında, yazımı hakkında fikir vermeyen yazılarda cabası. Bunu da anlayamıyorum isteyen kızabilir. Sonuç itibariyle beğenip beğenmediğini öğrenemedikten sonra yorumu okumamın anlamı kalmıyor. Bunu da küçümsememek lazım, çok kez kitap alırken buna dikkat ederim. Benle zevkleri uyuşmuş mu başka kitaplarda. Uyuşuyorsa muhtemelen sıradaki kitapta da uyuşma ihtimali yüksek ;)  
  5. Belli Bir Yayınevine Yakınlık                                                                                        Yanlış anlaşılmaya müsait olduğu için öncelikle kısaca açıklayayım. Birçok kişiye yayınevlerinden kitap gönderildiğini biliyoruz. Bence bunda bir sakınca yok. Sonuçta adam reklamını yapma derdinde promosyon üründen hiç bir farkı yok. Gönderilen kitapların beğenilmesinde de sorun yok. Yani bir nevi hediye bu, kim hediyemi beğenmedim diye edenin suratına söyler? Ama bazen öyle oluyor ki iyice suyu çıkıyor. Orta halli bir yayınevinin 5-10 kitabını beğenmeyi anlarım da 50 kitabı biden beğenilmez arkadaş. İlla eleştirecek bir durumu vardır. İyi niyetli davranışları anlasam da doğru bulmuyorum. Artık sürekli aynı yayınevi kitabını yorumlayan üstelik 50 kitaba da mükemmel diyen kişilerin yorumlarını dikkate almamaya başladım. Gerçi eleştiri kabul etmeyen yayınevleri olduğu da doğru ama bu durum kabul edilmese yayınevi de buna rıza göstermek zorunda kalacaktır. 
  6. Çok Övülen Karakterler                                                                                          Son dönem de özellikle buna çok rastlıyorum. Bayan okuyucular erkek karakteri seviyorsa yere göğe sığdıramıyor, her yere ismini sıkıştırıp duruyor, okuyanlarda beklenti oluyor haliyle. Ve daha sonra okuyanların en azından yarısı bu mudur diye serzenişe geçiyor. Vallahi bunu bende yapıyorum. O yüzden beğendiğim çoğu kitap karakteri henüz çok dile düşmemiş kişiler oluyor. Sevgiyi ifade etmekte yanlış bir şey yok ama dozajı önemli işte. Sevdireyim derken gördükçe ıyk demesine sebep olabiliriz.
  7. Çok Uzun Alıntılar                                                                                                  7. madde aslında çok önemli değil. Sadece başlamışken şikayetlerimi sıralamak istedim. Alıntı benim bildiğim kitaba ilgiyi çekecek 3-5 cümlelik yazılardır. Genellikle eğlenceli olur ya da damar ki insanın ilgisini çeksin. Yarım sayfa alıntı mı olur Allah aşkında. Yani üşenmeseler oturup kitabı yazacaklar. O koca yazıyı okuduktan sonra kitabı okurken tüm albenisi ölüyor gözümde. Tabi ki olayın gidişatına göre az daha uzun olabilir ama bazıları cidden abartıyor. 2 cümle yazabilecekken teeee nereden başlamış alıntıyı yazmaya. Siz sevmiş olabilirsiniz ama kitaptaki bütünlüğü bozduğunu da unutmamalısınız. 

Yukarı da belirttiğim gibi muhtemelen benim de yaptığım hatalar vardır. Belki yorumlarım yetersiz geliyordur ama en azından bu saydıklarımı yapmamaya çalışıyorum. Bazen ayarı kaçırıp uzun yorumlar yazıyorum ama mümkün mertebe konuya değinmeyip esprili bir dille beğenilerim ve beğenmediklerim üzerinde durmayı yeğliyorum. Bu yazının kızdırabileceğinin de farkındayım ama yapabileceğim bir şey yok. Bir çok yorumu okuyup sinir krizi geçirmekten daha iyidir. Belki bu sayede az da olsa derdimi anlatabilmişimdir. 

Katıldığınız ya da eklemek istediğiniz şeyler olursa fikir belirtmenizden mutlu olurum. 

Pazartesi, Ekim 21, 2013

Julie Garwood - Aşk Seni de Vurur (Yorum)


Orjinal Adı: Shadow Music 
Seri Bilgisi: Highlands' Lairds #3
GoodReads Puanı: 3.81
Türkçe Yayın: Epsilon Yayıncılık 
Sayfa Sayısı: 392
Çevirmen: Kübra Tekneci


Yorumum:

Artık emin oldum ki kitap zevkim cidden farklılık gösteriyor, büyük bir çoğunlukla. Çıktığından beri o kadar eleştiri gördüm ki bir türlü elim gitmedi, çok pişman oldum yahu. Bence Gelin'den sonraki en güzel kitabıydı. 

Gabrielle ve Colm'un neredeyse yarısına kadar karşılaşmadığı özellikle sıkıntı yaratan yerdi okuduğum yorumlarda. Ki ben o kısımları daha çok beğendim. Bol olaylı bir kısımdı. 

Gabrielle ve dört muhafıza, Gabrielle'in düğünü için Kuzey İskoçya'ya yol alırken Colm'un kardeşi Liam'ı ölümden kurtarıyor. Tabi ki bu da başlarına bir miktar iş açmakta. Kızımız da pek güzel olup talibi çok olunca seyreyle gümbürtüyü. Gabrielle'in dört muhafınza bayıldığımı da söylemiş miydim :D O yüzden bu kısımlar benim için oldukça heyecanlıydı ve çok beğendim.

Daha sonrası evlilik, oyunlar, düşmanlar, altınlar vs vs uzayıp gidiyor. Gerçi bu kitapta aşk anlamında yapılan eleştirilere katılmadan edemiyorum. Colm çok kapalı kutuydu. Alec gibi değildi yani pek göstermedi sevdiğini ama sonuçta Garwood yazıyorsa sapına kadar aşıktır, aksini düşünemem :D

Gabrielle'yi de sevdim ya. Garwood kızlarını sevsem de bir bönlükleri oluyordu, iyilik timsali gibiler, Gabrielle bu açıdan biraz daha sağlam basıyordu. Hem Gabrielle hem de Colm'u sevmişken, dört muhafızına hasta olmuşken üstüne Brodick'i görmüşken sevmemek olur mu? Bence olmaz. O yüzdendir bayıldım bu kitaba :D Çeviri eleştiri alsa da benim sevdiğim bir çevirmen, o yüzden hata görmedim, görsem bile dikkat etmemişimdir, çünkü akıp giden bir çeviriydi.

Gerçi kitabı sevsem de 3. bir kitap yazacaksa Ramsey'i niye oldu bittiye getirdi, anlamış değilim. Dıdımın dıdısını yazacağına onu yazsaydı keşke (:

Görüldüğü üzere çeviri kurbanı olmayan Garwood kitapları candır :D


Puanım:

* * *

Aşkın, nefretin, intikamın ve saf arzunun özüne inen sürükleyici bir hikâye...
St. Bielli Prenses Gabrielle için İskoçya şaşırtıcı manzaraların, vahşi klan şeflerinin, aldatıcı vadilerin, dik gölgelerin - ve şimdi de hilekârlığın, ihanetin ve cinayetlerin diyarıdır. Muhteşem güzelliğiyle tanınan ve İngilterenin en güçlü baronlarından birinin kızı olan Gabrielle, aynı zamanda Highlands topraklarında barış isteyen kral için mükemmel bir pazarlık kozudur. Kral John, Gabriellein iyi huylu ve asil bir beyle evlendirilmesine karar verir. Ama bu evlilik asla gerçekleşmeyecektir.
Muhafızlarıyla birlikte akıl almaz bir zalimliğe tanık olan Gabrielle için her şey bir anda değişir. Okuyla tek atışla birinin canını alırken, bir başkasının hayatını kurtarır ve böylece savaş başlar.
Birkaç gün içinde eski ve yeni düşmanlar arasında büyük bir kavga alevlenirken Highlands tutkuyla tutuşur. Gabriellein sakladığı sır yüzünden İskoçyanın en korkulan adamı Colm MacHughun cesur olmak için yeni bir sebebi vardır. Colmun delici bakışlarının altında
Gabriellein ne bedeni ne de kalbi güvendedir.
"Sürükleyici ve ilgi uyandırıcı."
Publishers Weekly
"Garwood tarihi aşk romanı yazarları arasında parlayan bir yıldız."
The State
"İskoçyanın masalsı atmosferinde maceraya doyacaksınız."
The Roanoke Times

Erin Lurus - Okyanus (Yarım Bıraktım)


Kitapları yarım bırakmayı hiç sevmiyorum, sıkılsam da bitirmeye çalışıyorum ama bazı kitaplar var ki gitmiyor yani ne kadar uğraşırsan uğraş ilerlemiyor. Okyanus da öyle oldu maalesef. Güzel başladı sonra sıkmaya başladı bıraksam mı derken çok güzel bir heyecan yakaladı ama devamı gelmedi. 50-60 sayfa atlayarak okudum ama cıks olmuyor. Okuyacak çok kitap varken vakit kaybetmemek adına bıraktım. Aslında dili bu kadar basit olmasa biraz daha şans verecektim. Kısacık cümlelerle yazılan kitaplar cidden alerji yapıyor bende. Bakınız E. L. James. Sürekli kuyruk kovalama durumu olunca da haliyle yarım bırakıldı. Birlikteliğimiz bu kadar olacakmış (:

Bumerang Ödülleri "En Çalışkan Blog" Adayı




Bumerang bazı kategorilerde yarışma düzenlemiş, bende "En Çalışkan blog" adaylığına başvuru verdim. Kabul de edilmişim. Siz de benimle aynı fikirdeyseniz oylarınızı bekliyorum. İster buradan isterseniz yandaki oy ver yazısından destek olabilirsiniz. 

Sms'ler ücretsiz (:

Jill Shalvis - Aşkın Büyüsü (Yorum)



Orjinal Adı: Double Play 
Seri Bilgisi: Pacific Heat #1
GoodReads Puanı: 4.01
Türkçe Yayın: Nemesis Kitap 
Sayfa Sayısı: 292
Çevirmen: Su Alnıak


Yorumum:

Yine Nemesis'in çıkardığı Şanslı Liman Serisinden tanıdığımız Shalvis benim çok beğendiğim kalemlerden biri. Aslında o seriye devam edilmemesine biraz içerlemiştim duyunca. Malum en merak edilen kardeşte kaldı. Yine de Shalvis okumak bile yeter.

Yazar olarak Shalvis'in en büyük artısı kalemi bence. Esprili dili ve karakterleriyle illa ki kendini sevdiriyor. Tabi ki mükemmeldi diyemem ama onun hazır cevap kadın karakterleri ve yontulmuş erkek karakterleri çok hoşuma gidiyor. Sevmem ben öyle ağzının içine edipte meleğe dönen karakterleri. Gelgelelim yine aynı şeylerle kalbimi çaldı yazar. 

Holly acar muhabir olarak Pasifik Ateşi beyzbol takımının haberini yapmaya soyunuyor. Tek amacı var takımın sırlarını ifşa etmek. Çok eğlenceli, arada duygusala bağlasa da sevilesi bir kadın Holly. Güzel bir çizgi yakalanmış bence. Ne iş ne aşk, doğru neyse o. O kadar!

Pace ise bana biraz karışık gelmekle birlikte kendini sevdirdi. Arada tarihi aşk romanlarındaki abiler gibi ağlanıp durdu ama sevimli halleri daha fazlaydı. Arada sırada Holly'ye davranışlarıyla sinirlensem de telafisi kolay şeyler olduğu ve fazlasıyla telafi ettiği için sevdim. Biz ne sporcular kördük kösele gibi semsert o yüzden Pace bulunmaz nimet. Özellikle Rachel'in erkekleri hatırlarsınız, ellerindeki sopalarla dövesimizin geldiği hareketleri oluyordu :D

Dediğim gibi mükemmeldi de diyemem. Şanslı Liman serinin yanından bile geçememiş bence ama ondan bağımsız değerlendirirsem oldukça eğlenceliydi. Sadece kapağı kapattığımda olay namına çok bir şey kalmadı aklımda. Yani sürekli gel git yaşanan kitaplardan olmuş maalesef biraz. Hani oluyor ya, git istemiyorum seni, yok yok gitme sensiz olamam, yok sen kötüsün güvenmiyorum git, böyle devam ederler, biraz öyleydi. Yine de tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır misali anlatımı ile oldukça yüksek not aldı benden. 

İkinci kitap için çok beklemeyiz umarım. Sörfçü çocuk imajıyla okuduğumuz Wade ve seksi Sam arasında macerayı çok merak ediyorum :D 


Puanım:

* * * 

Alıntılar

"Ve onunla yatmazsan harika olur."
Onunla yatmak mı?
Hiiiiiç aklından bile geçirmemişti. Öyle bir ihtimal bile yoktu. İhtimal kırıntısı bile yoktu.


Holly'nin kalbi hızlandı. Zavallı organ bu günlerde iyi idman yapıyordur.


* * *

"Jill Shalvis kesinlikle farklı bir üsluba sahip. Daha iyisi zor bulunur."
Suzanne Forster
Yüreğinle attığın her adım seni aşka götürür.
Pace Martin, Pasifik Ateşi Beyzbol Takımının en önemli oyuncusu, Holly Hutchins ise takım oyuncularının hikâyelerini yazmakla görevli spor muhabiridir.
Holly, ilginç hikâyesi olan tipleri nerede görse tanıyacak durumdadır. Onun işi budur ne de olsa. Sıra dışı hikâyeleri bulmak ve sonra da tüm insanlar öğrenebilsin diye yazmak. Tanıştığı ilk andan itibaren Pacein de ilginç bir hikâyesi olduğunu hissetmiştir. Bu his onu ünlü oyuncunun peşinden sürüklemektedir ancak Pace iki şeyden nefret eder: kaybedilmiş maçlar ve gazeteciler.
Jill Shalvisin karakterleri, rüyalarınızı süsleyebilecek türden.
Vicki Lewis Thompson
New York Times Bestseller Yazarı

Sandra Brown - Anılarımla Yatak Odasında (Yorum)




Orjinal Adı: Demon Rumm
GoodReads Puanı: 3.33
Türkçe Yayın: Martı Yayınları
Sayfa Sayısı: 256
Çevirmen: Belma Dehni


Yorumum:

Kitabı bitireli birkaç gün oldu ama yorum için ancak fırsat bulabildim. En başta söylemem gereken, daha önce Sandra okumadıysanız bu kitap size yavan gelecektir. Ben zevkle okudum ama çoğu okuyucunun hatta sevenlerinin bile yeterli bulmayacağını da düşünüyorum.

Teşekkür kısmında yazdığına göre bu hikaye Sandra'nın en sevdiklerindenmiş. Anlamak zor değil. Rylan yani erkek gözünden anlatarak kendi içinde bir ilke imza atmış. Belki başka eserleri de vardır ama ilk defa tamamının erkek gözüyle yazıldığı bir kitabını okudum. Sanırım o yüzden de beğendim. Belki bu yetersizlikler diğer türlü olsa gözüme batardı ama bu şekilde hiç rahatsız etmedi.

Konusunda yazdığı üzere Kirsten ölen eşinin hayatını kitaba alıyor ve bunun sinema uyarlamasında Rylan oynayacak. İlk sahnede aralarındaki durumu anlamakta zorluk çektim. Sanki birbirlerini daha önce tanıyorlar ya da bir şeyler olmuşta devamını okuyorum gibiydi. Çok geçmeden sebebi ortaya çıkıyor tabi ki. Daha önce avukatlar aracılığıyla görüşmüşler ve Bum! Rylan garibim ilk görüşte aşık oluyor. 

En sevdiğim kısmı da bu oldu sanırım. İlk başta aşık bir karakter ve neredeyse sonuna kadar onun acısına, sıkıntısına ve umutsuzluğuna şahit olmak. Bunu görmek kadın karakter gözüyle dinlemek kadar detaylı değildi ama yine de güzeldi. Özellikle Kirsten odunluk bayrağını gururla taşırken. Evet, evet bu sefer odun olan kadındı. Yemin ediyorum kadın gözüyle anlatılan iç bayıcı anlatımları aradım. Bu yüzden işte iki taraflı anlatımları seviyorum, boşuna yırtınmıyoruz burada.

Kirsten'den hiç hoşlanmadım ki bunu anlamışsınızdır sanırım. Sonuna kadar kök söktürdü. Gerçi kabul edilebilir hatta anlayışla karşılanabilir durumlar olduğunu kabul etmek lazım ama yine de 2 yıl ne yaptın abla sen adamın suçu günahı ne? Göster ama elletme daha mı hoş oluyor? Git birilerine görün okumuş etmiş kadınsın. Yok, yok kitaplarda da olsa kadın milletini anlayamayacağım.

Aperatif olarak güzeldi. Çevirisi çok iyiydi ayrıca. Zaten kısa bir hikaye Stars of Romance'dan hallice. Seviyorum seni kadın, acımasız olamayacağım (:

Puanım:


* * *

Geçmişin izinde zincirleri kıran bir aşkın hikâyesi...
Bir kazada eşini kaybeden Kirsten, anılarını canlı tutmak için eşinin yaşamını senaryolaştırmaya kararlıdır...
Eşini canlandıracak ünlü ve yakışıklı oyuncu Ryanla tanışması ve sonrasında yaşadıkları Kristenı sıra dışı olayların içine çeker...
Aşkın yakıcı tuzağına düşmemek için çabalayan Kristen, kendisini keşfetmeye kararlı bu adama daha ne kadar kayıtsız kalacaktır?

"Brownın kitapları soluk soluğa sayfa çevrilerek okunan türden."
-Booklist-
"Bir çırpıda, nefes nefese okunan bir roman. Çok hoş."
-Philadelphia Inquirer-
"Aşk romanı hayranları bu kitabı ellerinden bırakamayacaklar." 
-Boston Herald-
"Sandra Brown romanlarındaki baş döndüren kurgusuyla okuyucunun tansiyonunu nasıl yüksek tutacağını çok iyi biliyor." 
-Fresno Bee-


Kasey Michaels - Nefes Nefese (Yorum)




Orjinal Adı: How to Beguile a Beauty
Seri Bilgisi: Daughtry Family #3
GoodReads Puanı: 3.62
Türkçe Yayın: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 320
Çevirmen: Gizem Onat


Yorumum:

Birisi bana Kasey Michaels kitabında sıkılacaksın dese hadi be oradan diye kızardım. Maalesef ki çoğu kişinin beğenmediği iki kitabıyla kendisine aşık eden Michaels bu kez aynı hisleri yaşatamadı. Ne zamandır elimde sürünmesinden de belli oluyor zaten.

2. kitap Alev Alev çok güzel bir yerde kalmıştı. Genç Lydia aşk acısıyla başbaşa kalmış, bunun yükünü de Tanner'a yüklemişti. Tabi ki adamcağızın suçu yoktu ama bizi çok güzel bir kitap bekliyor diye düşünmüştüm. 

Yine de bu doğrultuda gitse umduğum gibi olurdu diye düşünüyorum. Talihsizliğe bakın ki farklı bir yol izlemiş yazar. Tamam karakterler gıcık değildi, üzerinden 1 yıl geçmiş ekilen aşk tomurcuklarını vermişti ama yetmedi. Naif hikayeleri sevmeme rağmen yetmedi. Sanki balayı hikayesi okur gibi her şey süt limandı. Onurlu erkek modeline oturtmak adına Tanner'a bir kaç anlamsız hareket yaptırmış tabi ki ama bunlar hem mantıksız olması hem de canlandırmak yerine daha çok kızdırması açısından fiyaskoydu. Yani adam zorla engel çıkartmaya çalıştı, anlayan varsa beri gelsin.

Koca kitapta sevdiğim tek şey zeki karakterler yazmasıydı. Hem Lydia hem de Tanner kuyruğunu kovalayıp durmadı. Özellikle Lydia okuduğum kızlar gibi aptallıklar yapmadı ve olayları çabuk çözdü. Gerçi gözümüze sokmuş yazar ama buna rağmen aaaa öyle mi o yapmaz ben fesatım tarzı bir yaklaşım yoktu. 

Buna rağmen sonlarına doğru katmaya çalıştığı aksiyonda yetmedi. Biraz esrarengizlik polisiye bir şeyler katayım demiş ama yapma lütfen bir daha yapma bunu. Hele ki böyle tumturaklı karakterler yazacaksan. Vallahi Nicole'nin haşarılığını özlettin kitap boyunca.

Son kitap Justin hakkında. Çok merak ediyorum. Umarım ilk iki kitaptaki farklılığı yine yakalamıştır. Tek kitapla infaz yapamam zaten. O kitaplar en sevdiklerim arasındaysa özellikle (:


Puanım:

* * *

Acıyı ve kaybı hatırlatan bir adam... 
Sevdiği subayı savaşta kaybeden Leydi Lydia Daughtry, bir daha kimseyi sevemeyeceğini düşünmektedir. Ta ki yakışıklı bir dük onda varlığından bile habersiz olduğu duygular uyandırana kadar. Fakat ona kaybettiklerini de hatırlatan biri için böyle duygular beslemesi mümkün müdür? 
Aşka ve tutkuya nasıl inandırabilir? 
Malvern Dükü Tanner Blake, ölmek üzere olan arkadaşına, onun "sevgili Lydia'sına" iyi bakacağına dair söz vermiştir. Bu yüzden genç ve güzel kadını arzulama hakkını kendinde göremez; özellikle de bir başkasıyla nişanlıyken! Tanner çareyi Lydia'ya uygun bir eş aramakta bulur. Fakat hayatlarına gizem ve tehlike girdiğinde ve Tanner'ın verdiği söz daha kişisel bir anlam kazandığında, Lydia'yı sonsuza dek yanında tutmak isteyecektir. 
"Kasey Michaels aşkı sadece modern zamanlarda değil, tarihin her döneminde görkemle kelimelere döküyor." 
-The Romance Reviews-